HOME PAGE <-HOME

Latrina

LATRINA =

Şehrin girişinde, Frontinus Kapısından hemen sonra, büyük bir genel Tuvalet bulunur (İ.S. I. yy). Yapı, İ.S. VII yy. depreminin yolaçtığı yıkıntı durumu içinde bulunmuş ve sonra değişik elemanların orjinal posizyonlarında bir araya getirilmesi ve birleştirilmesiyle tekrar inşa edilmiştir.20 metre uzunluğunda ve 6 metre genişliğinde olan yapıya kısa kenarlarından girilmektedir. İki yan girişten, üç basamaklı bir merdiven vasıtasıyla binanın cadde tabanına göre yaklaşık bir metre daha alçakta olan orjinal seviyesine inilmektedir.

Tek bir odadan oluşan yapının iç kısmı, büyük traverten bloklu çatıyı taşıyan dorik tek parça bloktan oluşan sütun sırası tarafından boylamasına iki nefe ayrılmıştır. Bir kanal dört tarafı da dolaşarak atıkları uzun mekanın tabanında bulunan taşıyıcı kanalla Frontinus Caddesinin kanalizasyonuna taşımaktaydı; İç duvar boyunca oturmak için yapılmış, üzerinde delikler bulunan bir seki yer alır, pis suları taşıyan kanalın önüne sıhhi ihtiyaçlar için bir temiz su kanalı yapılmıştır. Taban kullanım ve aşınma izleri taşıyan traverten levhalarla düzenlenmiştir.

Yapı İ.S. I. yüzyılda inşa edilmiştir. Yapının yıkılma tarihi ve neden olan depremin tarihlenmesi için, yarım sütunlar üzerine kırmızı boya ile İmparator Justinianus adına yazılmış yazılar büyük önem taşır...

Latrina
Stoa Basilica

Stoa Basilica : AGORA :

İ.S. 60 yılında meydana gelen depremden sonra Frontinus Caddesi, ile doğudaki tepenin yamaçları arasında geniş bir alanda değişim sonucu Hierapolis Ticaret Agorası olarak düzenlenir. Bu alan, depremden önce, yerleşim dışında, nekropolis ve atölye olarak kullanılıyordu, yuvarlak planlı pişirme odaları olan keramik fırınlarını ve İ.Ö. II.- İ.S. I. y.yıla tarihlenen kabartmalı megara kaseleri bulunmuştur. İ.S. II. yüzyılda bu geniş alana, 170 metre genişliğinde 280 metre uzunluğundaki, Küçük Asya'nın en geniş agoralarından biri inşa edilir. Agora, kuzey, batı ve güney kenarlarından ionik fasadlı ve iç kısmında korinth tipi sütun dizisi yer alan mermer portikolarla (stoa) çevrilmiştir.

Doğu kenarındaysa, 4 metrelik mermer bir merdiven sırası üzerine yükseltilen podyum-krepis üzerinde, meydana hakim İki katlı bir fasadı (on yuzu) olan anıtsal Stoa-Bazilika'nın kalıntıları korunmaktadır. İon tipi kaide ve başlıklı, yan kenarlarda sakallı maskelerin olduğu, yivli yarım sütunların üzerlerine dayandığı, dörtgen kesimli sütunlu bir portikosu vardı. Üst kat, kırmızımsı çakıldan yarım sütunlarla beyaz mermerden korinth başlıklarına sahip sütun dizisiyle donatılmıştı. Stoa-Bazilikaya giriş; sfenksli ve boğaları ısıran aslanlarla figürlü başlıkların dayandığı sütunlarla ileri doğru uzanmış bir gövde tarafından belirtilmekteydi.

Sütunlu galerilerin üst örtüsü kiremit kırma çatı olarak yapılmıştır. Bu anıtsal kompleks M.S 2 yy da tarihlenmektedir. 1979 yılından itibaren sistemli araştırmalar yapılmaya başlanmış, bazı onarım çalışmaları ve bulunan mermer blokların düzenlenmesi yapılmaktadır...

Triton Fountain

TRITONLU CESME BINASI:

Tabanı su olan, neredeyse her boşluktan su, hem de şifalı su fışkıran bir kente yakışırcasna, antik çağın en büyük Nympheumlarından biri Hierapoliste inşa edilmiştir.

Apollon Tapınağının yakınlarındaki Anıtsal çeşme binasıyla beraber şehirdeki iki büyük nymphaeumdan biri Tritonlu çeşme binasdır. Uçgen alınlıklardaki karşılıklı borazan çalan Triton kabartmalarından dolayı bu yapı Triton çeşmesi olarak adlandırılmıştır. Ana caddenin doğu kenarında yer almakta olan yapı, caddeye açılan 70 metre uzunluğunda bir havuzdan ve içlerine heykel konulmak için nişlerin kazıldığı iki kıvrımdan oluşmuştur.

993 yılnda başlayan sistematik kazılar; büyük havuzunun içi dolmuş ve kalın bir kalker tabakası tarafndan kaplanmış yapının mimari ve figürlü dekorasyon elemanlarının yeniden elde edilmesine olanak vermiştir.

Yapı iki katlı korinth düzeninde sütunlu galeri şeklinde inşa edilmiştir. Birinci katın üzerinde zengin kabartma bitkisel motiflerin yer aldığı arşitrav bulunmaktadr. Arşitravın üzerinde ise yüksek kabartma olarak yapılmış, hareketli ve canl mitolojik figürlerin bulunduğu friz gösterilmiştir. Bu kabartmalarda kadın savaşçı Amazonlarla Yunanlıların mücadeleleri (Amazzonamachia) (Helenlerin Barbar dedikleri toplumlara karşı verdikleri egemenlik savaşlarını sembolize eden mitos kabartmalar) , Griphonlar (karışık yaratıklar), testileriyle Nympheler (Su perileri) ve genç nehir tanrısı gibi figürler işlenmiştir. Ikinci katta arşitrav üzerindeki üçgen alınlıklarda ise karşılıklı borazan çalan Tritonlar işlenmiştir. Çatı üzerinde de akroter yerine kullanılmış heykeller bulunur.

Ön kısımda zeminde boydan boya uzanmış büyük dikdörtgen havuz yapılmıştır. Cadde yanındaki havuz, yarım yuvarlak nişler ve dikdörtgen kesitli plasterlerle dekore edilmiştir. Orijinalde sütunlar arasına yerleştirilen musluklardan havuza su akıtılmaktaydı.

Mimari elemanların stilistik karakterleri ve bir arşitrav üzerine yazılmış yazıta göre Imparator Karakalla'ya (Marcus Aurelius Antoninus Caracalla) ithaf edilmiş. (M.S 211-217)

Necropol

MEZARLIKLAR -- NECROPOL:

Antik Dönem Ege uygarlıklarında, bu yerle ilgili gizemli olaylar, ölülerin ve yeraltı dünyasının tanrısı Hades (Plouton) ile ilişkili görülmüştür. Bu nedenle antik dönemin kaynakları kutsal yere Ploutonion ya da cehennem kayıkçısı Kharon’un adından türemiş olan Kharoneion adını vermişlerdir.Hierapolis Kharoneion’u (Ploutonion’u) aslında, içinden sıcak su ırmağı akan bir mağaradır. Hades kültünde bu tür yerler Ölüm Ülkesi’nin giriş kapısı olarak değerlendirilmiştir. Bu anlayış o kadar etkili olmuştur ki Romalı zengin hastalar ölmeden az zaman önce Hierapolis’e getirilerek burada ölmeyi ve ruhlarının Ölüm Ülkesi’ne kolayca inebilmesini çok istemişlerdir. Bu yüzden Hierapolis nekropolü, mezar türü bakımından en zengin antik kent nekropollerinden biri haline gelmiştir.

Mezarlar yoğunlukla Tripolis-Sardese giden kuzey yolunun ve Laodikeia-Colossaeye giden güney yolunun iki tarafinda yer alır.Geniş nekropoller, şehrin dışında yer almaktadırlar; sayısal olarak ve anıtların görkemliliğiyle en önemlisi kuzey nekropoludur. Geç Hellenistik dönemden erken Hristiyanlik dönemine kadar karakteristik lahitleri, mezar tiplerini ve mezar anıtlarını bir arada içerir.Yapımında kireçtaşı ve mermer kullanılmış olan mezarların mimarisi, olağanüstü çeşitlilikte tip ve çözümler sunar. Mermer kullanımı daha çok lahit tiplerinde görülür. Geç dönemden olan mezar anıtları, kaide üzerine yerleştirilmiş basit bir lahitten veya çatısının üzerine bir veya daha çok lahitin yerleştirildiği, ön yüzlerinde evlerin taklid edilmiş olduğu daha kapsamlı binalara kadar çeşitlilik gösterirler.

Hierapolis’li “Erguvani Kumaş Boyacıları Birliği” üyesi tüccarlar, Efes Limanı üzerinden Roma’ya kumaş gönderdikleri için çok zengin olmuşlardır. Ve şehirlerindeki Tiyatro binasının yapımına büyük miktarlarda parasal katkı sağlamışlardır. Hierapolis’li ünlü kumaş tüccarı Flavius Zeuxis’ın mezar anıtına övgüyle; yetmiş iki kez Roma’ya gidip geldiği yazılmıştır.

M.S. 5.yy başında Hıristiyanlık iyice yayılmış ve Hierapolis’te daha önce öldürülmüş olan İsa’nın on iki havarisinden St. Philip adına burada bir Martyrium (anıtmezar) yapılmıştır. Bu yüzden Hierapolis’te ölmek ve gömülmek önceki dönemlerde olduğu gibi Hıristiyanlarca da ayrıcalıklı bir anlayışa dönüşmüştür. Mezar sayısının çoğalmasına yol açan bu durum; ölüm yıl dönümlerinde, yakınları adına tören yapan ve mezarların çiçeklerine bakan ayrı bir derneğin kurulmasını sağlamıştır. Bununla birlikte Hierapolis, Bizans Döneminde metropolis ünvanı alarak, kutsallığını korumuştur.

Bunca mezar Hierapolis’in ne kadar değişik türde insanı bir arada barındırdığını ve gelir seviyesinin ne kadar farklı düzeylerde olduğunu gösteriyor. İnsanlar kendi inançlarına, gelir seviyelerine ve beğenilerine uygun olarak seçtikleri mezar ve gömü yöntemiyle sevdiklerini sonsuzluğa ve diğer yaşamda ölümsüzlüğe uğurlamışlar...

Tumulus

TUMULUS :

Hierapolis mezar anıtlarının mimarisi çok çeşitlidir ve değişik uygulamalar gösterir. En eski mezarlar Helenistik Dönem’e tarihlenen (İ.Ö. II – I. yüzyıllar) tümülüs mezarlardır.Düzgün kesilmiş taşlarla örülü silindir kasnak ile sınırlanan, beşik tonozlu mezar odasının üstü koni biçimi verilmiş toprakla örtülü olan bu mezarlarda mezar odasına dramos adı verilen koridor ile ulaşılır. Tümülüsler, yol boyunca ve doğuya doğru çıkan bayırda yer almaktadır...
Northern Bath

Hamam Kilise :

Frontinus kapısı yanında yer alan ve M.S.3.yy da yapılan hamam,5.yy 'dan sonra güneye bakan calidarium duvarı yıkılarak bir apsis eklenmiş ve böylece hamam üç nefli bir bazilikaya dönüştürülmütür.Önceki yapıya ait beşik tonoz da yerini 3 kubbeye bırakmıştır...

Çok eski olan bu yapi İmparatorluk Çağı’nın ortalarına tarihlenir. Traverten dikdörtgen bloklardan inşa edilmiş bu yapının, yan duvarlarındaki büyük kemerler görülebilmektedir. Kentin merkezindeki tonozlu Büyük Hamam yapısı ile kıyaslanabilecek bir mimariye sahiptir. Hamam yapısı VI. yüzyılın I. yarısında, Hierapolis, Phrygia Pacatiana’nın başkenti olduğu zaman, kilise olarak yeniden düzenlenmiştir. Kiliseye dönüştürülmüş olan bu yapıda, girişin kuzeyinde yer alan bir mekanin duvarını, dört sütunlu bir portiği çevirmek için kullanmişlardır. İki büyük kemer ile oluşturulmuş olan kilisenin girişi, Bizans Kapısında oldugu gibi bir kemere sahip diğer bir küçük kapıya yaslanmiştır. İyi durumda korunmuş olan büyük mekanda, kemerlerle oluşturulan 6 adet nis yer alır. Bu kemerleri taşıyan duvarlar eklenmiş ve duvarlara açılan geçitlerle de tonuzlu geçişler elde edilmiştir.

Bizans Hamamı

Bizans Hamamı, sur sisteminin inşaasından hemen sonraki bir döneme tarihlenmektedir. Yapı Agora’nın güney stoasının yıkıntılarının üzerine inşa edilmiştir. Hamam binası, kentin girişinde hemen kapı ve nymphaeumdan sonra yer alır ve kamu yararına yapılmiş olan bu yapı, sur duvarlarından dar bir yol ile ayrılır. Apsisli bir mekan sıvalı havuzu ve hypokaust sistemi ile calidarium olarak yorumlanır. Kazılarla ortaya çıkartılan mekanın çatı örtüsü, yıkıntı halinde elimize geçen parçalara göre tuğla bir kubbe ile örtülü olmalıydı. Bu yapının kazısının tamamlanması ile İmparatorluk Dönemi kamu hamamlarında Ortaçağdaki İslam dünyası hamam yapılarına geçişteki tipoliji ile ilgili önemli bilgiler elde edilecektir. Yapı, arkeolojik verilere göre, bütün kenti tahrip eden, VII. yüzyıldaki depremden sonra terk edilmiştir.
family grave

Aile Tipi Mezar :

Konut mimarisini anımsatan mezar yapıları, nekropolün en önemli elemanlarıdır...
Old Theatre

SUYUN VAR ETTIGI KENT HIERAPOLIS :

Pamukkale Hierapolis Antik Kenti Denizli ilinin 18 km. kuzeyinde yer alan Hierapolis antik kentinin Arkeoloji literatüründe “Holy City” yani Kutsal Kent olarak adlandırılması, kentte bilinen bir çok tapınak ve diğer dinsel yapının varlığından kaynaklanmaktadır.Kentin hangi eski coğrafi bölgede yer aldığı tartışılır. Hierapolis coğrafi konumu ile kendisini çevreleyen çeşitli tarihi bölgeler arasında yer almaktadır. Antik coğrafyacı Strabon ile Ptolemaios verdikleri bilgilerde, Karia bölgesine sınır olan Laodikeia ve Tripolis kentlerine yakınlığı ile Hierapolisin bir Frigya kenti olduğunu ileri sürerler.

Hierapolis olarak adlandırılmadan önce kentte bir yaşamın var olduğunu Ana Tanrıça kültünden dolayı biliyoruz. Kentin kuruluşu hakkında bilgilerin kısıtlı olmasına karşın; Bergama Krallarından II. Eumenes tarafından MÖ. II. YY. başlarında kurulduğu ve Bergamanın efsanevi kurucusu Telephosun karısı Amazonlar kraliçesi Hieradan dolayı, Hierapolis adını aldığı bilinmektedir. Deprem kuşağı üzerinde bulunan kent, Neron dönemi depreminden büyük zarar görmüş ve tamamen yenilenmiştir. Yaklaşık olarak MÖ 500 yıllarında Miletos’ta doğan antik çağın ünlü kent plancısı Hippodamos’un adıyla anılan ızgara planının uygulandığı Hierapolis sokakları, son derece düzenli ve kullanışlı yaşam alanları sağlamış sakinlerine. Roma İmparatoru Neron döneminde (MS 60) gerçekleşen büyük depreme kadar Helenistik özelliklerini koruyan kent, o dönemden sonra tamamen Roma ilkelerine bağlı kalınarak yeniden inşa edildi ve geçmişte sahip olduğu özellikleri yitirdi. Ancak bu, Hierapolis’in önemini kaybetmeye başladığı anlamına gelmiyor. Edindiği Roma kimliğiyle ve daha sonrasında Bizans döneminde de çok önemli bir merkez olmuştur. Bu önem, MS. IV. yüzyıldan itibaren Hıristiyanlık merkezi olması (metropolis), MS. 80 yıllarında, Hz. İsa’nın havarilerinden olan, Aziz Philipin burada öldürülmesinden kaynaklanmaktadır. Selçukluların 1210 yılında bölgeyi ele geçirmesiyle, Lykos Vadisi’ndeki kentler Türklerin yönetimine geçmiştir. 1354 yılında Batı Anadolu’yu etkileyen büyük depremden sonra Hierapolis tümüyle terk edilmiştir...

Domitian Gate

DOMISIAN KAPISI (FRONTINUS KAPISI):

Roma Dönemi’nde kentin anitsal giris kapisini olusturur. 14 metre genişliğindeki ana caddenin baslangicinda yer alan kapi, yerlesim birimini geçerek Laodikeia ve Colossae’ya giden ana yolda yer alir. Kapi düzgün traverten bloklardan insa edilmis üç kemerli girisi basit bir kornis ile süslüdür. Ayrica Helenistik Dönem’in kapi gelenegini hatırlatan yuvarlak planlı kulelere yaslanmistir. Kuzeyde, iyi korunmus, üç gözlü ve iki yaninda yuvarlak kuleleri olan kapinin frizinde Imparator Domitian’a ithaf edilmis Latince ve Grekçe yazilmis bir yazit Asya Prokonsülü Julius Sextus Frontinus tarafindan I.S. 82-83 yillarinda yaptirildigini bildirir. Bu yazittan dolayi buraya Domitian Kapisi veya Roma Kapisi denir. Kapiya Frontinus Kapisi da denilmektedir...
MAIN STREET

FRONTINUS CADDESI :

Mimari özelliklerinden dolayı, kapı ile birlikte yapıldığı düşünülen l4 metre genişliğindeki bu cadde (plateia), kentin ana caddesini oluşturuyordu (İ.S. I y.y.). Caddenin ortasından üstü monolit kapak taşları ile örtülü kanalizasyon sistemi geçmektedir. Caddenin her iki uzun kenarında dükkan depo ve evler yer almakta dor düzeninde traverten cepheye sahip bu mekanlar ile cadde uzunluğu 170 m ulaşmaktadır. Geç dönemde (V- VI. yüzyıl) inşa edilmiş, caddeyi işgal eden bir dizi mekan yer alır, cadde düzeni bozularak caddenin genişliği 8 metreye indirilir.

Caddenin yüzeyi (plateia) tamamen kaynak sularından dolayı kalker tabakası (2 m yükseklikte) ile kaplı idi. Antik yolu kalker tabakasından açmak için kompresörle açma çalışması yapılmıştır. İki yanında yol boyunca dizilmiş ev, depo ,dükkan ve dorik sütunlu portikler yer alır. Cadde, Roma kentinin anıtsal girişini oluşturan Frontinus Kapısı’yla beraber planlanmış kentsel bir projedir. Bizans sur duvarları, kamu binalarının özellikle de Agora Stoaları'nın yıkımından getirilen bloklarla inşa edilmiştir...

STOA-Ouest

BATI STOA ;

170 metre genişliğinde 280 metre uzunluğundaki, Küçük Asya'nın en genişlerinden biri olan Hierapolis Agorası, kuzey, batı ve güney kenarlarından ionik fasadlı ve iç kısmında korinth tipi sütun dizisi yer alan mermer portiko (stoa) larla çevrilmiştir...
Northern Byzantin Gate

KUZEY BIZANS KAPISI :

Bizans döneminde giderek küçülmeye başlayan Hierapolis kentinde yapılan sur sistemine dahil olan Kuzey kapı İ. S. IV. yüzyıl sonuna tarihlenmektedir; Kuzey Kapı, Güney Kapı'ya simetrik olarak Bizans Dönemi'nde kentin anıtsal girişini oluşturur.Devşirme malzeme ile inşa edilen kapı, kare planlı iki kule ile desteklenmiştir.Kapıda taşıyıcı arshitravın üzerinde yer alan zarif kemer, haç motifi ile bezelidir.Diğer Hristiyan sembolleri arshitravın ön cephesini süslemekteydi. Girişin iki yanında, antik şehri kötü etkilerden korumak üzere, apotropeik (bir nevi tarih öncesi devirlerin nazarlığı) olarak duran arslan, panter, gorgo başı ile bezeli, muhtemelen daha eski bir yapıda kullanılmış olan, dört adet konsol günümüze ulaşmıştır...
Cathedral

KATEDRAL:

Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapılarındandır.Yapı, plateiaya narteks ve atrium ile açılmaktadır. Sağdaki kapıdan vaftiz mekanına girilir, dörtgen planlı, apsisli mekan, sütunlar ile 3 nefe ayrılmıştır, apsisli bölümde yuvarlak, mermer kaplama levhalı, iki yanında merdivenleri olan vaftiz teknesi yer alır.Saçaklık, kadınların oturduğu bölüme ait ikinci sütun dizisi tarafından taşınıyordu. Apsis içte yuvarlak dışta çok kenarlı bir plana sahiptir. Ana apsisin içinde, ayin sırasında papazların ve piskoposun oturduğu konsantrik merdiven, synthronon, yer alır. Yapı planı bize orta çağ onarımları ile İ.S. VI. yüzyılın I. yarısına tarihlememizi sağlar...
Martyrium

AZZ PHILIPPUS MARTYRIONU :

Hierapolis kentinin en önemli Hristiyan kült yapısıdır. M.S. IV. yy.ın sonu V.yy. başında kente ve çevresine hâkim bulunan bir plato üzerinde, nekropol alanının içinde inşa edilmiştir.

Bu anıt mezar, sekizgen planlı, merkezi mekâna açılan dikdörtgen odalardan oluşmaktadır. Kompozit mermer başlıklarla süslenmiş sütunlar tarafından desteklenen üç kemerin aracılığıyla dikdörtgen odalar sekizgen ana mekâna açılmaktadırlar.Sekiz sayısı, yapı geometriği temellerine yansıtıldığı gibi güçlü simgesel anlamı vardır. Bloklarda daireler içinde Hıristiyanlık sembolleri yer alır.(Yıldız içinde haç, khrismon A ve ?). Mermer döşeme levhalarıyla kaplı bu Merkez mekan, bir yangın sonucu tahrip olan ince yaprak kurşun levhayla kaplanmış bir tahta kubbeyle örtülmüştü.

Yan mekanların büyük tesseralarla (kare-kup mozaik taşları)yapılmış geometrik ve yonca, yanlarda geniş örgülü ve bitkisel dal motifli mozaik döşemeleri vardı. Tüm kilise yapısı dörtgen bir plan içinde ve dört kenara yaslanmış 32 oda ile kapatılmıştır.

Yapı Aziz Havari Philippus kalıntılarını saklamakta idi.Martyrionun İ.S.V.y.yılın başlarında Konstantinopolis saray mimarlarına yaptırılmıştır. Bu merkez planlı yapı martyriaların tipik örneği olarak nekropol bölgesinde ortaya çıkmış Havariler Döneminde Hierapolise yerleşmiş Diyakoz Phillipin geleneğine bağlanmıştır.

AZİZ PHILIPPUS KÖPRÜSÜ :

Aziz Phılıppus kapısından hemen sonra büyük boyutlara sahip köprü yer alır. Büyük boyutlu dikdörtgen traverten bloklardan meydana gelen bu büyük yapının ( genişliği 12 m. bulmakta) yalnızca güney sırt kısmı korunagelen yapı taş ile döşenmiş şehir merkezinden gelen yolun devamında bulunmaktadır. Köprüyü geçtikten sonra hakim tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus Martyrıonuna ulaşılmaktadır. Köprünün kuzey sırtı kenarında sekizgen planlı bir başka yapı yer almaktadır (belki vaftizhane) bu yapının hemen yanından yukarı doğru çıkan basamaklar yer almaktadır. Basamaklar yüksek tepe üzerinde yer alan Aziz Phılıppus un defnedildiği alan ile son bulmaktadır.

Bu alan Bizans öncesi dönemde Küçük Asyanın en önemli Hac ziyaret alanlarındandır.İtalyan Arkeoloji Heyetinin amaçlarından birisi köprünün yeniden ayağa kaldırma çalışması oluşturmakta bu sayede kentten başlayıp Martyrıona ulaşan ayin yolunada işlevsellik kazandırılmaktadır..

AMPHITHEATRE

TIYATRO :

Kentin yamacında bulunan yapı, bir bölümüyle kayalık bir eteğe oturur ve dört ada üzerine inşa edilmiştir. Dik olan ve 50 oturma sırası bulunan cavea diazoma'dan iki kısma bölünmüştür; Ima cavea(alt basamaklar) , Summa Cavea (diazomadan yukarı kısım).

Cavea düşey olarak 9 Cuneus dan (dikey merdivenlerin oluşturduğu bölümler) oluşmuş,ayrıca üst bölümde gezinme galerisi yerleştirilmiştir.Ima caveanın orta kısmında, proedria(arkalıklı basamak, kraliyet Locası) için mermer bir exedra(yarı dairesel oturma yeri)şeklinde düzenlenmiş, yüksek arkalıklı, arslan ayaklı oturaklar, kentin önemli kişileri içindir. Cavea’nın tam ortasından geçen Diozoma’ya her iki yandan vomitoryum (tonozlu geçit) ile girilir. Sahne binası Caveayla birleşerek, Roma tiyatro mimarisinin modellerine göre kapalı ve birleşik bir yapı oluşturmaktadır.

3.66 m yüksekliğindeki Skene fronsu (sahne ön duvarı)nda 5 kapı ve altı niş bulunmakta, bunların önünde 10 adet sütun yer almaktadır. Mermer sütunların üzerleri istiridye kabuğu şeklinde motiflerle dekore edilmiştir. Sahnenin gerisinde arka duvarı süsleyen üst üste sıralanmış 3 sütun dizisinden, alttakiler sekizgen kaideler üzerinde yükselir ve yivsizdir. Sütunların arası heykellerle süslenmiş . Akanthus ve mese yapraklarıyla dekore edilmiş kornişler Kabartmalı frizleri taşır.

Frizlerde; Apollon ve Artemis’in doğuşu ve dini ayin sahneleri, Dionysos, Satyr ve Menad’lardan oluşan eğlence sahneleri, Marsyas ve Apollon arasında geçen müzik yarışması, tanrılar ile devler arasındaki savaşlar(Giganthomachi)(yer altı tanrısı Hades’in tanrıça Persephone’yi yer altına kaçırması) gibi mitolojik konular ile Hierapolis kenti için yapılan sportif yarış sahneleri, arşitravın kral kapısı üstünde İmparator Septimus Severus’un taç giyme merasimi tasvir edilmiştir. Skene fronsu (Sahne ön duvarı) mermer monolit sütunlar tarafından podium üzerine oturur. Podyum, profilli tabanlara dayanır.Sahne binası, logeion(konuşma yeri) ve geniş bir skene’ye (kulis) sahiptir ve kulis ile bağlantılıdır.

Bu görkemli yapı, İmp. Septimius Severus zamanında İ.S. III. yüzyılda, önceki evreyi (Flavius dönemi) içine alarak ve yok ederek inşa edilmiştir. Geç Roma Dönemi'ne kadar kullanılmış, bunu arshitravının alt yüzüne işlenmiş, İ. S. 352 yılına tarihli yazıttan anlıyoruz.

Başka bir yazıtta şu dizeler görülmüştür.

“Görkemli pınarlarla süslü,

Nymphelerin (su perilerinin) kraliçesi

Altın kent, Hierapolis…”

(Hierapolis Tiyatro yazıtı)...

Efsaneler : Apollon – Marysyas Grubu ;

Eserin orijinali Helenistik dönemde yapılmıştır. Roma Dönemi’ne ait Marsyas repliklerinden de anşılacağı gibi, bu iki eserin bir grup olarak yapıldığı bugün kesin olarak saptanmıştır. Kabartmada Marsyas kollarını kaldırarak ellerinden bir çam ağacına bağlanmıştır. Marsyas’ın karşısında ise bir Iskitli diz çökmüş, büyük bir taş üzerinde bıçağını bilemektedir. Bu sırada da başını kaldırıp karşısında duran Marsyas’a bakmaktadır. Bu olayı arkada tanrı Apollon izlemektedir.

Mitolojiye göre; Marsyas tanrı Apollon ile müzik yarışmasına girme cürretini gösterir. Yarışta en iyi müziği Apollon yapmıs ve Marsyas’ı yenmiştir. Neticede tanrı Apollon ile müzik yarışmasına girme gibi ölçüsüz davranışından dolayı Marsyas’ın derisi yüzülecektir. Bu görev için bir İskitli bulunur.

Eserin orijinali I.Ö. III. yüzyılda yapılmıştır. Kabartmanin devaminda Apollon’a Marsyas’i yendikten sonra defne (Delphinios) ile iki Nimphe tarafindan taci giydirilir. Apollon elinde zafer palmiyesi tutmakta, serefe içki içerek olayi ve basarisini kutlamaktadir.

Apollon ve Artemis’in Dogusu : Apollon ve Artemis, Leto ile Zeus’un çocuklaridir. Bu iki tanri daha çok Anadolu kökenli olduklari için Anadolu’da tapinim görmüslerdir. Apollon ve Artemis, Truva savaslarinda da Anadolu tarafini tutmuslardir.

Mitolojiye göre Zeus’tan gebe kalan Leto, Zeus’un karisi Hera’dan korktugu için Apollon’u Delos adasinda dogurur. Yaygin olan efsaneye göre Leto Artemis’i Izmir yakinlarindaki Klaros’ta dogurmus ve orada saklamistir. Onun için Artemis Efes’te bas tanriça olarak tapinim görmüstür. Apollon’un ise Likya bölgesinde Patara’da dogdugu ve büyüdügü daha yaygindir. Kabartmada Leto, Apollon’u dogurmak için yataga uzanmistir. Hizmetçiler dogum için yardim etmektedirler. Artemis’in dogumunda ise genç kizlar (Horai) ellerinde lavanta çiçekleri ve afyon kozalari ile kutsal dogum olayini izlemektedir.

Herakles – Antaios Mücadelesi : Antaios Denizler Tanrisi Poseidon ve toprak ana Gaia’dan dogma bir devdir. Antaios Makedonya’daki devler savasina katilmistir. Mitolojiye göre Antaios’u yere sermek olanaksizdir. Her yere düstügünde toprak ana Gaia’dan güç alarak dogrulur ve kalkar. Herakles bu yüzden Antaios’u tutup sirtlar ve baska bir ülkeye götürerek öldürür.

Niobidler Efsanesi : Niobe Efsanesi Anadolu’ya özgüdür. Niobe babasinin kral oldugu Sipylos (Manisa) dagi yöresinde dogmustur. Tanriça Leto ile birlikte büyümüs, onunla arkadaslik etmistir. Thebai Krali Amphion ile evlenmis alti kiz alti erkek olmak üzere on iki çocuk dogurmustur.

Efsane, Niobe’nin çok çocuklu olmasindan kaynaklanir. Niobe kendisini tanriça Leto ile bir tutmus, tanriçanin iki çocugu var bende ise bir düzine diye gururlanmistir. Anneleri Leto’nun olaya çok üzüldügünü gören Apollon ve Artemis Niobe’ye çok kizmislardir. Oklariyla Niobe’nin bütün çocuklarini öldürmüslerdir. Çocuklarini kaybetmenin üzüntüsüyle Niobe tas kesilmistir.

Efsane, Manisa yöresinde bugün hala yasamaktadir. Burada kadin yüzü seklinde bir kaya vardir ve göz seklinde iki oyugundan sular sizar.

Hades’in Persephone’yi Kaçirmasi : Persephone, Zeus ile Demeter’in kızıdir. Mitolojiye göre Persephone bir gün kirlarda çiçek toplarken, aniden toprak yarilir. Arabasiyla çikan tanri Hades, kizi yakalayip yer altina kaçirir. Demeter kizi Persephone’yi her yerde arar ama bulamaz. Sonunda her seyi gören Günes Tanrisi Helios, Persephone’nin bulundugu yeri Demeter’e gösterir. Yeraltina kaçirilan Persephone yüzünden kitliklar baslamis, topragin bereketi kalmamis, mevsimler hep kis olmustur. Persephone Hades’in kendisine verdigi nar meyvesini yemis ve büyü ile tanriya baglanmistir. Bu olay üzerine bas tanri Zeus araya girerek yilin yarisi, yani çiçek açma ve meyve zamanlarinda yer üstünde Demeter’in yaninda kalmasini saglamistir. Persephone yilin diger yarisini ise kocasi Hades’in yaninda geçirecektir. Mevsimlerin olusmasi ile Hades’in Persphone’yi kaçirmasi arasinda bu mitoloji ile baglanti kurulmustur.

Apollon TEMPLE

APOLLON TAPINAĞI:

Büyük Apollon tapınağı iyon düzeninde olup Hierapolis'in en önemli tanrısına adanmıştır. Teraslar üzerinde ki kutsal alan, mermer merdiven ile birbirine bağlanmaktadır. Podium da işaret edilen iç kısımdaki yapı önceden Tapınak şeklinde tanımlanmıştı daha sonra kehanet merkezi olarak tanımlandı. Yapı orta kısımda, zehirli gaz yaymakta olan, antik kaynaklarda da geçen, yer altından girişli Plutonium'u kapsayacak şekildedir.

Tapınak, bir kutsal alan içine yerleştirilmiş, 70 metre genişliğinde, üstünde mermer bir portiko olan bir duvarla (temenos) çevrilmiştir. Kuzey tarafı, tiyatroya giden modern bir yolun geçmesiyle kısmen kapatıldığı için çok az görülebilmektedir. Tapınağın yapısı daha geçdir fakat İ.S. I.yy.dan iki İonik başlığın ve bir Korinth başlığının bulunması alanda daha erken bir tapınak yapısının varlığını gösterebilir.

Son araştırmalar ışığında üçüncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır Anıtsal kutsal yapı İ.S. I.yüzyıla tarihlenmekte beraber İ.S.III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir.

Hierapolis’te Hellenistik kentin kurucu tanrısı, Pythios ve Archegetes sıfatlarıyla tanınan Apollon Delphos’tur. Kutsal alan çevresinde Ploutonion, zamanla kentin yeni koruyucu Tanrısı Apollon Archegetes tapınağının içinde kalmıştır. Apollon’un Hierapolis’te baş tanrı olmasının da, Ploutonion ile bağlantısı olmalıdır. Çünkü buradaki zehirli gaz çıkaran mağara, Yunanistan’daki Delphoi Tapınağı’nda bulunan çukurla benzerlik göstermektedir. Delphoi Apollon Tapınağı’nın gizemiyle, Ploutonion (Cin Deliği) etrafında oluşan dinsel kültün benzerliği, Apollon’un baş tanrı olmasında önemli bir etken olmuştur. Hierapolis’te geleneksel kültlerin (inanç ve tapınma) izlerine uzun bir süre daha rastlanmıştır. Öyle ki kaynaklarda, M.S. VI. yüzyılda hala Apollon Tapınağı’na ve burada çalışan rahiplerin dinsel gösterilerde Ploutonion mağarasına inmelerine ilişkin bilgilere rastlanmaktadır. Bu yerin kutsallığı, eski çoktanrıcı kültten Hıristiyanlık dinine de aktarılmıştır.

Son araştrmalar ışığında öncü bir yapı Kuzey de tanımlanmıştır Anıtsal kutsal yapı M.S. I.yüzyıla tarihlenmekle beraber M.S.III. yüzyılda önemli değişiklikler geçirmiştir.

Ord.Prff.Dr. Francesco D'Andria başkanlığındaki kazı ekibinin bulduğu 4 m yüksekliğindeki başsız Apollon Heykeli klasik çağın şaheserleri arasında görülüyor. Andria'ya gore "heykeltraş heykelin arka tarafına aynı özeni göstermemiş ve bu da gosteriyor ki bir duvara dayalı yer almıştı ve muhtemel sadece onden goruluyordu." Başının da bulunacağı umut ediliyor.

Plutonium

PLUTONIUM :

Plutonium'un girişi, Tapınağın sağ tarafındadır. Düzeltilmiş traverten cephede giriş, deniz kabuğu motifi bezeli mermer nişle belirtilmiştir. Girişin üstüne, 1. yüzyılda yerin kutsallığına işaret eden yuvarlak bir aedicula (küçük niş-tapınak) yerleştirilmiştir. Giriş mekanının alt kısmında biriken zehirli gazın yol açtığı tehlike nedeniyle kapatılmıştır.

Ploutonion’un yarattığı gizem birçok tanrının kült (inanç ve tapınma) mitolojisinde geçen öykülerle ilişkilendirilmiştir. Kybele (Kibele), Hades ve Apollon bunların başında gelmektedir. Burası Hierapolis’in ilk yerleşim yeri Ploutonion kutsal mağarasının çevresi olmalıdır. Coğrafyacı Strabon, Hierapolis’te zehirli gaz deliği Ploutonion’da dinsel törenler yapan hadım edilmiş Kybele rahiplerini anlatmaktadır. Roma İmparatorluk çağında bile bu kutsal yere çok sayıda ziyaretçi geliyordu ve Tanrıça’ya kulluk eden hadım edilmiş rahipler (Galluslar) zehirli gazın etkisine karşı yalnızca kendilerinin bağışıklık kazanmış olduklarını göstermeye çalışıyorlardı.

İnanç olarak, Ana Tanrıça Kybele kültünden Hades Kültüne geçişle birlikte farklı bir mitolojik öykü önem kazanmaya başlamıştır. Antik Dönem Ege uygarlıklarında, bu yerle ilgili gizemli olaylar, ölülerin ve yeraltı dünyasının tanrısı Hades (Plouton) ile ilişkili görülmüştür. Bu nedenle antik dönemin kaynakları kutsal yere Ploutonion ya da cehennem kayıkçısı Kharon’un adından türemiş olan Kharoneion adını vermişlerdir.Hierapolis Kharoneion’u (Ploutonion’u) aslında, içinden sıcak su ırmağı akan bir mağaradır.

Hades kültünde bu tür yerler Ölüm Ülkesi’nin giriş kapısı olarak değerlendirilmiştir. Bu anlayış o kadar etkili olmuştur ki Romalı zengin hastalar ölmeden az zaman önce Hierapolis’e getirilerek burada ölmeyi ve ruhlarının Ölüm Ülkesi’ne kolayca inebilmesini çok istemişlerdir. Bu yüzden Hierapolis nekropolü, mezar türü bakımından en zengin antik kent nekropollerinden biri haline gelmiştir.

Hades’le ilgili efsanelerden en çok bilineni Persephone'yi kaçırmasının öyküsüdür. Hierapolis Ploutonion’u belkide burada da bir başka mitolojik öykünün merkezini oluşturmaktadır. Yani Hades’in Persephone’yi yeraltına kaçırdığı yarık olarak düşünülmektedir.Hierapolis Tiyatrosu Sahne kabartmalarında, bu olay sanat değeri yüksek bir heykeltıraşlık eseri olarak betimlenmiştir...

Nympheum

SU KANALLARI VE NYMPHEUMLAR:

Çevredeki tepelere inşa edilmiş kanallardan oluşan iki aquadükt kente içme suyunu sağlamaktadır. Bunlardan biri kuzeyde Pamukkale ve Karahayıt arasında, diğeri doğuda Güzelpınar yönündedir. Bugün halen üstlerini kapatan taş plakalar görülebilmektedir. Bu kanallar kentin doğusundaki tepenin üstünde inşa edilmiş bir filtre odasında birleşmektedir. Buradan çıkan su pişmiş toprak künkler ile kent sokaklarına, oradan da daha küçük çaplı künklerle evlere ulaşmaktadır.

Anıtsal Çeşme :

Tapınağın kuzeybatısında, kentte çok sayıda inşa edilmiş olan Nympheum’lardan (anıtsal çeşme binası) biri bulunuyor. MS 2. yüzyılda yapılmış heykel ve kabartmalarla bezeli yapı, MS 5. yüzyılda kapsamlı bir onarım geçirmiş.

Anıtsal Çeşmeler, bulundukları şehri güzelleştirmek için halkın isteği doğrultusunda yapılmıştır. Bunlar kamu yararına olan yapılardır. Hierapolis Kentinin en önemli iki anıtsal çeşmesi, kuzey-güney doğrultusunda uzanan ana caddenin üzerinde yer almaktadır. Apollon Tapınağı kutsal alanı içinde yer alan anıtsal çeşme U planlı olup inşasında tapınak malzemeleri kullanılmıştır. ıki katlı korinth düzeninde sütunlu,arşidravlı ve üçgen alınlıklıdır. Sütunlar arasındaki nişlerde heykeller yer almış, ön kısmında ise uzun dikdörtgen bir havuzu vardır. Anıtsal Çeşme M.S 3. yy sonu 4. yy başlarında yapılmıştır...

Pool Actuel

Antik Havuz :

Özellikle Roma İmparatorluğu Dönemi’nde Hierapolis ve çevresi tam bir sağlık merkezi durumundaymış. O yıllarda antik kente ve etrafına kurulan 15’ten fazla hamama binlerce insan gelir ve sağlıklarına kavuşurlarmış. Bugün antik havuzu meydana getiren İ.S. VII. Yüzyılda oluşan depremdir. Sütunlu caddenin yanında yer alan sivil agoraya ait ion düzeninde yapılmış olan (İ.S. I.yy) postik bu deprem sonucunda oluşan kırık içinde meydana gelen havuzun içine yıkılmıştır. Antik Havuz, suyun sıcaklığı nedeni ile rahatlatıcı bir etkiye sahip olmasının yanı sıra, birçok hastalığın geçmesi konusunda da etkilidir. Bu konuda yapılan araştırmalara göre Antik Havuz’un suyu, kalp hastalığı, damar sertliği, tansiyon, romatizma, deri, göz, raşitizm, felç, sinir ve damar hastalıklarına, içildiğinde de spazmlı midelere çok iyi gelmektedir. Bu da Roma Dönemi’nden itibaren Antik Havuz’un etrafında sürekli olarak sağlık merkezlerinin kurulmasının nedenini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Kleopatra’nın havuzu.

Termal havuzdaki su sıcaklığı 36 C°- 57 C°, PH değeri 5,8, radon değeri 1480 piccocuri/litredir. Kaplıca suları, bikarbonatlı, sülfatlı, kalsiyumlu, karbondioksitli, kısmen demirli ve radyoaktif bir bileşime sahiptir. Aynı zamanda buradaki sular banyo ve içme kürlerine de elverişli olup, 2430 MG/litre eriyik mineral değerine sahiptir..

Bath-Basilica-MUSEUM

MUZE-HAMAM***BUYUK HAMAM KOMPLEKSI :

Bugün, masif duvarları ve bazı tonozları ayakta kalabilmiş olan yapının iç mekanlarının mermerle kaplı olduğuna dair izler bulunmaktadır. Hamamın planı diğer tipik Roma hamamları gibidir. Önce girişte büyük avlu, iki yanında büyük holler bulunan kapalı dikdörtgen bir alan ve daha sonraları bulunan esas hamam yapısı yer alır. Palaestranin yan kanatlarında, biri güneyde, diğeri kuzeyde olan iki büyük hol imparatora ve törenlere ayrılmıştır. Hamam kompleksinin kalıntıları MS. II. yüzyıla tarihlenir.

Büyük hole bitişik tonozlu kapalı mekanlar günümüzde müze olarak kullanılmaktadır.Denizli’nin çevresinden ve özellikle Hierapolis antik kentinden toplanan eserler,Hierapolis’de Roma Hamamında bir araya getirilmiş ve burada l984 yılında Hierapolis Arkeoloji Müzesi açılmıştır.

HIERAPOLIS ARKEOLOJİ MÜZESİ

Hierapolis Kenti'nin en büyük yapılarından biri olan Roma Hamamı, 1984 yılından bu yana Hierapolis Arkeoloji Müzesi olarak hizmet vermektedir. Müzede Hieropolis kazılarından çıkan eserlerin yanında Laodikeia, Colossae, Tripolim, Attuda gibi Lycos (Çürüksü) vadisi kentlerinden gelen eserler de bulunmaktadır.
Ayrıca Tunç Cağı'nın en güzel örneklerini veren Beyce sultan Höyüğü'nden elde edilen eserler müzenin önemli bir bölümünü oluşturmaktadır. Caria, Pisidya ve Lidya bölgelerindeki bazı yerleşimlerden ortaya çıkarılan eserler Hierapolis Müzesi'nde toplanmış ve sergilenmektedir. Hierapolis Hamamı'nın bölümlerinden olan 3 kapalı mekan ile doğu bitişiğindeki kütüphane ve gymnasium olarak bilinen acık mekanlar müze teshir alanları olarak düzenlenmiştir.Açık teşhirde sergilenen eserler ise daha çok mermer ve taş eserlerdir.

A SALONU

Bu salon,Hierapolis ve Laodikeia kazılarından çıkan eserlerden oluşmaktadır. Lahitler, heykeller, mezar taşları, mimari sütun paye başlıkları ve yazıtlarından ibarettir.Grek ve Helenistik orijinallerine bağlı olarak yapılmış Roma Dönemi'ne ait bu eserler içinde Tyche, Dionysos, Pan, Asklepios, İsis Rahibesi, Demeter heykelleri bulunmaktadr. Yöreye ait geleneğin diğer bir örneği pişmiş toprak lahit olup dönemin güzel örneğini temsil etmektedir. Mezar taşları ise Yöreye ait geleneği simgeleyen aile mezarlar ile ilgili örnekleri oluşturmaktadır. Üzerinde kitabesi bulunan Maximillian Lahdi ile Laodikeia kentinde ortaya çıkan ve müzenin en güzel eserlerinden biri olan Sidemara tipi lahit, bir şehir meclisi üyesine (Arhon'a) aittir.

B SALONU

Bu salonda M.Ö.4.binden beri birçok uygarlığa damgasını vuran küçük buluntular sergilenmektedir. Belirli bir kronolojiye göre sergilenen bu eserler Denizli ve çevresindeki birçok arkeolojik yerleşimlerden elde edilen eserlerden oluşmaktadr. Bu salonda dönemi itibariyle eski uygarlığın güzel örneklerini veren Beyce sultan Höyüğü kazısından çıkarılmış olan eserler ayrı bir önem taşımaktadr.İngiliz Arkeoloji Enstitusu'nun 1952-1957 yıllar arasında yaptığı kazı sonunda elde edilen bu eserler idoller, pişmiş toprak testi ve tören (libasyon) kapları ve taş eserleridir. Özellikle M.Ö.4. binden bu yana en güzel örnekleri vermektedir.Salonun diğer bölümlerinde ise Frigo, Helenistik, Roma, Bizans dönemlerine ait, pişmiş toprak kandiller, adakkapları, cam kaplar, kolyeler, madeni takılar (yüzük, küpe, bilezik vb) sergilenmektedir. Ayrca Kronolojik bir sıraya göre sergilenmiş olan sikkeler bu salonun önemli eserlerini oluşturmaktadır. Sikkenin ilk darp edildiği M.O.6.yy.dan bu yana, Helenistik, Roma, Bizans ve Selcuklu ile Osmanlı dönemlerine ait altın, gümüş ve bronz sikke örneklerini bu salonda görmek mümkündür.

C SALONU

Hierapolis Tiyatrosu'nun sahne binasnın fasadını süsleyen eserlerin bir çoğu restore edilerek müzenin bu salonunda teshir edilmiştir. Sahne kabartmalarının bir kısmı yerinde (Insitu) olup bir kısmının ise mulajları (kalıp) alınarak sahne binasındaki yerine kopyeleri konulmuştur. Bu salonda yer alan eserler; Apollon ile Artemis'e ait mitolojik kabartmalar, Dionysos'un eğlence alayları ve Roma imparatoru Septimus Severius'un taç giyme törenine ait kabartmalar, Persephone'nin Hades tarafından yeraltına kaçırılması, Apollon, Leto, Artemis, Hades ile ilgili heykeller, sfenksler, Attalos ve Eumenes'in büst heykelleri ile mimari kabartma örnekleri yer almaktadır.Ayrca kentin(Hierapolis'in)tanrısının taç giyme töreni ve tiyatro ile ilgili meclis kararlarını belirten yazıtlar önemli eserlerdir.

Efsaneler : Apollon – Marysyas Grubu ;

Eserin orijinali Helenistik dönemde yapılmıştır. Roma Dönemi’ne ait Marsyas repliklerinden de anşılacağı gibi, bu iki eserin bir grup olarak yapıldığı bugün kesin olarak saptanmıştır. Kabartmada Marsyas kollarını kaldırarak ellerinden bir çam ağacına bağlanmıştır. Marsyas’ın karşısında ise bir Iskitli diz çökmüş, büyük bir taş üzerinde bıçağını bilemektedir. Bu sırada da başını kaldırıp karşısında duran Marsyas’a bakmaktadır. Bu olayı arkada tanrı Apollon izlemektedir.

Mitolojiye göre; Marsyas tanrı Apollon ile müzik yarışmasına girme cürretini gösterir. Yarışta en iyi müziği Apollon yapmıs ve Marsyas’ı yenmiştir. Neticede tanrı Apollon ile müzik yarışmasına girme gibi ölçüsüz davranışından dolayı Marsyas’ın derisi yüzülecektir. Bu görev için bir İskitli bulunur.

Eserin orijinali I.Ö. III. yüzyılda yapılmıştır. Kabartmanin devaminda Apollon’a Marsyas’i yendikten sonra defne (Delphinios) ile iki Nimphe tarafindan taci giydirilir. Apollon elinde zafer palmiyesi tutmakta, serefe içki içerek olayi ve basarisini kutlamaktadir.

Apollon ve Artemis’in Dogusu Apollon ve Artemis, Leto ile Zeus’un çocuklaridir. Bu iki tanri daha çok Anadolu kökenli olduklari için Anadolu’da tapinim görmüslerdir. Apollon ve Artemis, Truva savaslarinda da Anadolu tarafini tutmuslardir.

Mitolojiye göre Zeus’tan gebe kalan Leto, Zeus’un karisi Hera’dan korktugu için Apollon’u Delos adasinda dogurur. Yaygin olan efsaneye göre Leto Artemis’i Izmir yakinlarindaki Klaros’ta dogurmus ve orada saklamistir. Onun için Artemis Efes’te bas tanriça olarak tapinim görmüstür. Apollon’un ise Likya bölgesinde Patara’da dogdugu ve büyüdügü daha yaygindir. Kabartmada Leto, Apollon’u dogurmak için yataga uzanmistir. Hizmetçiler dogum için yardim etmektedirler. Artemis’in dogumunda ise genç kizlar (Horai) ellerinde lavanta çiçekleri ve afyon kozalari ile kutsal dogum olayini izlemektedir.

Herakles – Antaios Mücadelesi Antaios Denizler Tanrisi Poseidon ve toprak ana Gaia’dan dogma bir devdir. Antaios Makedonya’daki devler savasina katilmistir. Mitolojiye göre Antaios’u yere sermek olanaksizdir. Her yere düstügünde toprak ana Gaia’dan güç alarak dogrulur ve kalkar. Herakles bu yüzden Antaios’u tutup sirtlar ve baska bir ülkeye götürerek öldürür.

Niobidler Efsanesi

Niobe Efsanesi Anadolu’ya özgüdür. Niobe babasinin kral oldugu Sipylos (Manisa) dagi yöresinde dogmustur. Tanriça Leto ile birlikte büyümüs, onunla arkadaslik etmistir. Thebai Krali Amphion ile evlenmis alti kiz alti erkek olmak üzere on iki çocuk dogurmustur.

Efsane, Niobe’nin çok çocuklu olmasindan kaynaklanir. Niobe kendisini tanriça Leto ile bir tutmus, tanriçanin iki çocugu var bende ise bir düzine diye gururlanmistir. Anneleri Leto’nun olaya çok üzüldügünü gören Apollon ve Artemis Niobe’ye çok kizmislardir. Oklariyla Niobe’nin bütün çocuklarini öldürmüslerdir. Çocuklarini kaybetmenin üzüntüsüyle Niobe tas kesilmistir. Efsane, Manisa yöresinde bugün hala yasamaktadir. Burada kadin yüzü seklinde bir kaya vardir ve göz seklinde iki oyugundan sular sizar.

Hades’in Persephone’yi Kaçirmasi

Persephone, Zeus ile Demeter’in kızıdir. Mitolojiye göre Persephone bir gün kirlarda çiçek toplarken, aniden toprak yarilir. Arabasiyla çikan tanri Hades, kizi yakalayip yer altina kaçirir. Demeter kizi Persephone’yi her yerde arar ama bulamaz. Sonunda her seyi gören Günes Tanrisi Helios, Persephone’nin bulundugu yeri Demeter’e gösterir. Yeraltina kaçirilan Persephone yüzünden kitliklar baslamis, topragin bereketi kalmamis, mevsimler hep kis olmustur. Persephone Hades’in kendisine verdigi nar meyvesini yemis ve büyü ile tanriya baglanmistir. Bu olay üzerine bas tanri Zeus araya girerek yilin yarisi, yani çiçek açma ve meyve zamanlarinda yer üstünde Demeter’in yaninda kalmasini saglamistir. Persephone yilin diger yarisini ise kocasi Hades’in yaninda geçirecektir. Mevsimlerin olusmasi ile Hades’in Persphone’yi kaçirmasi arasinda bu mitoloji ile baglanti kurulmustur.

PALESTRA-GIMNASIUM

PALESTRA-GIMNASIUM

Güneyden girişte bir Sütun dizisi, ve üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker. Büyük bir avlu ve onu çevreleyen dor düzeninde bir portik söz konusu olmalıdır.Mimari özellikleri yapının İS I. yüzyılda Hierapolis kenti yapı faaliyetleri sırasında inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönem depremden sonra Apollan Tapınağı ve Frontinus Caddesi'nin yapıldığı dönemdir...
Travertins

Pamukkale Travertenleri

Traverten çok yönlü, çeşitli nedenlere ve ortamlara bağlı, kimyasal reaksiyon sonucu çökelme ile oluşan bir kayadır. Pamukkale termal kaynağını meydana getiren jeolojik olaylar geniş bir bölgeyi etkilemiştir. Bu bölgede sıcaklıkları 35-100 C arasında değişen 17 sıcak su alanı bulunmaktadır. Pamukkale termal kaynağı, bölgesel potansiyel içindeki bir ünitedir. Kaynak, antik dönemlerden beri kullanılmaktadır. Termal su kaynaktan çıktıktan sonra 320m uzunluğunda bir kanal ile traverten başına gelmekte ve buradan, 60-70m.lik kısmi çökelmenin olduğu traverten katlarına dökülmekte ve ortalama 240-300m. yol kat etmektedir.

Kaynaktan çıkan 35.6 Co sıcaklığında, içinde yüksek miktarda Kalsiyum Hidro Karbonat bulunan suyun havadaki oksijen ile olan teması sırasında Karbondioksit ve Karbon monoksit uçarak,kalsiyum karbonat çökelmekte ve traverten oluşumuna sebep olmaktadır.Çökelti ilk etapta jel halindedir.Reaksiyon kimyasal olarak; Ca(HCO3)+O2 à CaCO+CO2+CO+H2O şeklindedir. Katkat havuzcuklarında ve katkat şeddelerinde, çökelmekte olan kalsiyum karbonat, başlangıçta yumuşak bir jel halindedir.

Zaman içinde sertleşmekte ve traverten olmaktadır. Ancak ziyaretçiler tarafından katkatlar üzerinde gezilmesi ve oynanması, henüz yumuşak haldeki kalsiyum karbonatların ezilmesine, dağılmasına neden olmaktadır. Travertenlere termal su kontrollü olarak belirli bir program dahilinde verilmektedir. Fazla miktarda ve uzun süre aynı yere akıtılan su yosunlaşmaya ve dolayısıyla travertenlerde hoş olmayan kirliliğe sebep olmaktadır. Beyazlığın oluşumunda, hava şartları, ısı kaybı, süre etkilidir. Çökelme, termal sudaki karbondioksitin havadaki karbondioksit dengeye gelinceye kadar devam etmektedir.

Yerinde yapılan analizlerde, kaynak başındaki suyun karbondioksit miktarı ortalama 725mg/1 iken, suyun travertenleri terk ettiğinde bu miktar 145mg/1'e düşmektedir. Keza kalsiyum bikarbonat da benzer şekilde 1200 mg/1'den 400 mg/1'e düşmektedir. Keza Ca 576/8mg/1'e düşmektedir. Bu analiz sonucuna göre, 1lt. sudan traverten üzerine 499.9mg. CaCO 3 çökelmektedir. Bu miktar 1 1/sn. su için günde 43191g. Çökelme demektir. Ortalama yoğunluğu 1.48g/cm 3 alan kaplar. Suyun ortalama debisi 466.21/sn. olduğuna göre 13584m 2 alan beyazlatılabilecektir. Pratikte bu şartları yerine getirmek güçtür. Ancak bu teorik yaklaşıma göre yılda 1mm. kalınlığında 4.9km 2 alan beyazlatılabilir...

P-Gymnasium

GIMNASIUM ;

Güneyden girişte bir Sütun dizisi, ve üzerinde yapının gymnasium olduğuna işaret eden yazıtlı bir arşitrav parçası dikkat çeker. Büyük bir avlu ve onu çevreleyen dor düzeninde bir portik söz konusu olmalıdır.Mimari özellikleri yapının İS I. yüzyılda Hierapolis kenti yapı faaliyetleri sırasında inşa edildiğini göstermektedir. Bu dönem depremden sonra Apollan Tapınağı ve Frontinus Caddesi'nin yapıldığı dönemdir...
Southern Byzantin Gate

GUNEY BIZANS KAPISI :

M.S. IV. yy ' da inşa edilmiştir.Traverten bloklar ve içinde mermerin de bulunduğu devşirme malzeme ile yapılmıştır. Kuzeyde ki kapıda olduğu gibi 2 adet dörtgen planlı kuleye yaslanmış ve monolit arşitrav üzerinde yer alan hafifletme kemeri ile şekillenmiştir. Kapının bulunduğu mekan diğer kapıya göre daha alçaktır.

SURLAR: MS. V. yüzyılda, Roma Imparatorluğunun diğer kentlerinde de olduğu gibi, Hierapolis de MS. 396 da çıkarılan bir kanuna göre kuzey, güney ve doğu yönlerinde surlarla çevrilmiştir. Büyk kısmı bugün yıkılmış halde olan surlara, 24 adet kare planlı kule yerleştirilmiştir. Iki anıtsal kapı ve iki küçük kapı olmak üzere 4 girişi vardır. Kuzey ve güney anıtsal kapılar ana caddeye açılır..

HOME TURKCE ENGLISH FRANÇAIS DEUTSCH DALYAN
Ephessus PAMUKKALE DALYAN LETOON XANTHOS PATARA TLOS FETHIYE
Cappadocia
Istanbul
Free Web Hosting