HOME PAGE <-HOME

CAUNOS <-DALYAN

TERRACE TEMPLE

Liman Teras Tapınağı :

Antik dönemde, dinlerin pek çok tanrıları vardı. Bu bölgede yaşayan insanlar ise Zeus, Afrodit, Artemis ve Apollon'a tapıyorlardı. Bazı antik şehirlerde insanlar şehri koruyacak bir tanrı ya da tanrıça seçerdi. Kaunos’ta bulunmuş bir yazıtta, Apollon, Poseidon, Artemis ve Aphrodite adlarına yer verilmiştir.

Heredot Kaunos insanlarının yabancı tanrılara değil kendi tanrılarına taptığını söyler. Arkeologlar Kaunos'ta, dördü Helenistik döneme, ikisi Roma dönemine ait altı tapınak bulmuştur.

Hamam binasının Güneybatısı'ndan başlayıp kent merkezine inen kaldırım taşları döşenmiş yer yer basamaklı kutsal yolun solunda geniş bir düzlük yer alır. Bu alan kazılar başlamadan önce tamamen dikenli çalılarla kaplı bir yamaç görünümündeydi. Çalılar temizlenince, toplama taşlarla yapılmış bir kilisenin temel kalıntıları bulundu.

Caunos Liman Teras Tapınağı

Aklının ermediği, gücünün yetmediği her şeyi tanrısallaştıran ve onlara tapan antik çağ toplumları gibi Kaunoslular da çeşitli dönemlerde çeşitli tanrılara tapmışlardır. Tanrıları için kentin çeşitli yerlerinde tapınaklar, sunaklar ve kutsal alanlar kurmuşlardır. Son kazılar ortaya çıkartmıştır ki, çeşitli dönemlere ait tapınaklar bazen aynı yerde üst üste bulunmaktadır. Kaunos'ta bulunan bir yazıtta Apollon, Posedion, Artemis ve Aphrodite adları geçmektedir. Herodot ise Kaunosluların yabancı tanrılara değil kendi tanrılarına taptıklarını yazmıştır.

Kaunoslular, bazen bir taşa tapmışlardır. Kaunoslular, acaba atalarının bir taşa taptıklarını biliyorlar mıydı?

Arkeologlar, bu kalıntının altında başka bir yapının varlığını fark ettiler. Üstteki kilisenin taşları temizlendiğinde ortaya şimdiki Teras Tapınağı çıktı. Bizans döneminden mezarların da bulunduğu Teras Tapınağı'nın at nalı şeklindeki mermerden ve sütunlu ana tapınak bölümünün içinde bir başka yuvarlak ve sütunlu alan daha vardı. Bu bölümün sütunlarının arasının duvarla örüldüğü ve girişi olmadığı belirlendi. Bunun anlamı, burası tanrılara veya bir tanrıya adanmış kutsal odaydı. Bir tarafında oturma yerleri gibi basamaklar bulunan bu yuvarlak bölümün tam ortasında da leylak rengi mermerden bir sunak bulunuyordu.

Sıra tapınağın yaşını belirlemeye geldi. Tapınağın önünde Dor tarzı sütunlu galerilerle çevrili terasın Kuzeydoğu köşesindeki sütun kalp şeklindeydi. Bu tür sütunlar en eski İÖ 3. Yüzyılda görülüyordu. Kazılar sırasında tapınağın sağ köşesinde kayalık alanda bir Augustus sikkesi bulunmuştu. Zeminde bulunan seramik parçaları da incelendikten sonra tapınağın İÖ 1. Yüzyılda yapıldığına karar verildi. Burada kullanılan mermer ve taşların orijinal olmadığı, başka yapılardan devşirildiği belirlendi. Büyük bir ihtimalle, bu tapınağın altında da başka tapınaklar olmalıydı. Tapınağın altını araştırmak ve dolgusunu tarihleyebilmek için sunağın hemen yanından sondaj çukuru açılmaya başlandı. Çok geçmeden büyük bir sürprizle karşılaşıldı.

Tapınağın zemininden yaklaşık 6,5m. aşağıda ana kayaya oturtulmuş yaklaşık 3,5m. yüksekliğinde bir monolit (Gökten geldiğine ve tanrıyı temsil ettiğine inanılan taş) ortaya çıktı. Çok az yontularak düzeltilmiş piramit şeklindeki taş ikiye ayrılmış olarak bulundu. Alt parça ana karaya oturduğu yerde duruyordu ama üst parça Güney yönüne doğru yatmıştı.

Kayanın tabanının çevresinde kül artıkları, hayvan kemikleri, çok sayıda seramik parçaları ve renkli çakıllar bulundu. Bunlar bu kayanın bir tanrının simgesi olduğunun kanıtlarıydı. Burada bulunan siyah seramiklerin İÖ 4 veya 5. Yüzyıla ait oldukları anlaşıldı.

Kayanın çevresinde yapılan incelemede, zaman içinde kayanın çevresinde girişi olmayan bir duvar örüldüğünü ortaya çıkarttı. Büyük bir ihtimalle bu duvar kutsal taşı Kuzey yönünden kayan topraktan korumak amacıyla yapılmıştı. Zamanla bu duvarın çevresi de toprakla dolmuş, insanlar yine de kutsal taşı görebilmişlerdir. Son adak kalıntıları, taşın üst seviyesinin 40 santim kadar altında bulunmuştur. Kutsal taş tamamen toprakla kaplanınca üstüne yeni tapınaklar yapılmıştır. Ama her defasında sunak kutsal taşın tam üzerine gelmiştir.

Bu taşın hangi tanrının simgesi olduğu hala tam net değildir. Kimi temsil ediyor? Kentin kurucusu Kaunos'u mu? Kaunos'un baş tanrısı olduğu sanılan Basileus Kaunios'u mu? Zeus'u mu? Apollon'u mu? En kuvvetli ihtimal, Kaunios'u simgelemesidir.

Caunos’da 2 si hellenistik, 4ü roma dönemine ait toplam 6 adet mabet bulunmuştur.

Akropol-KALE

Akropol - Kale :

Bir kalker kayalık kütlesi olan Akropolis'in denizden yüksekliği 152 m. dir. Güney, güneydoğu ve doğu yüzü bir kaya duvarı gibi diktir; kuzeybatı ve batı cephesi ise hayli sarptır. Tiyatro'nun doğusundaki yamaçtan ulaşılan patika, antik çağlarda da Akropolis'in tek çıkış yoludur. Patika, yukarıda bir terasa açılır. Terasın kuzeyini sınırlayan garnizon binası, güneyindeki kayalık yamaç içine açılmış sarnıç ile birlikte Orta Çağ Kalesidir. 15. yy başlarında (Rodos) St. Jean Şövalyelerince yapılmış olmalı. 1402 Ankara Savaşı'nda Timur'un ordularınca İzmir (Kadifekale)’deki kaleleri yıkılan şövalyeler Karya ve Likya kıyılarını seçmişlerdi. 16. yy başlarında da Kanuni Sultan Süleyman’ın Rodos'u almasıyla terkedilmiştir.

Akropolis'in antik çağlarda da imar edildiği ve kullanıldığına işaret eden kalıntılar, daha çok zirvenin altından başlayarak batıya doğru uzanan alandaki teraslardır:

Bugün siperliklerine kadar korunmuş olan Bizans Çağı teras duvarlarının üzerinde yüksekliği iri polygonal bloklarla örülmüş duvar kalıntıları; alt terasa girişi sağlayan kapının doğusunda ve biraz yukarıdaki sarnıç, daha eski dönemlerin izleridir. Tepedeki düzlüğün doğusunda, güney-kuzey doğrultusunda uzanan duvar kalıntısı ve hem güney ve hem de kuzey kenardaki blok yuvaları, zirvede 15x35 m. boyutunda bir açık hava tapınağının bulunduğuna işaret etmektedir; Gök kubbenin altında yapılan bir Basileus Kaunios Kültü.

Kent Surları :

Kaunos'u karadan gelecek saldırılara karşı koruyan M.Ö. 5.yy öncesine ait Surlar, batıda antik limandan başlayıp, topoğrafik yapıya uyarak bazen keskin, bazen yumuşak dönüşler yaparak Balıklı Dağı'nın zirvesine kadar ulaşır. Anlaşılamayan ise binlerce yıl önce orada o surların hangi teknoloji kullanılarak yapıldığıdır. Yer yer genişliği 4 metreyi bulan surlar taşlar yontularak, birbirine geçirilerek harçsız olarak yapılmıştır. Surların yapıldığı bölge, çalışmanın zor olduğu sarp bir yerdir.

Bu kayaların oraya nasıl taşındıkları, hangi teknoloji ile yontuldukları, metrelerce yüksekliğe nasıl çıkartılarak örüldüğü hala anlaşılamamaktadır. Bu surların üzerinde sadece bir kapı vardır.

PALAESTRA & GIMNASIUM

PALAESTRA & GIMNASIUM :

Kaunos'ta bulunan yazıtlardan, hamamın doğusundan kiliseye kadar uzanan alanda bir spor okul kompleksinin varlığı biliniyor. Her şehirde gençlerin hayata ve savaşa hazırlamak için okullar bulunurdu. Askeri ve kültürel eğitim birlikte yürütülüyordu. Şüphesiz burada da atletizm yarışmaları güreş oyunları organize ediliyor ve diğer sporlarla ilgili eğitim veriliyordu. Geniş bir alanı kapsayan spor okulundan günümüze fazla bir şey kalmamıştır.

Palaestra terasından geçen Doğu-Batı arteri restore edilmiş anıtsal bir kapıdan sonra kaldırımlı kutsal yol olarak Liman terasına inmekte.

Res.3: Liman agorasını Palaestra Terasına bağlayan Doğu-Batı Arteri. Bu Kutsal Cadde kaldırım taşı döşeli olup iniş başlangıcında bir anıtsal kapı restore edilmiştir.

Res.4: Az aşağıda gene bu Kutsal yol kenarında Villa denilen bir yapı bulunur. Yapının anıtsal girişi yakın zamanda restore edilmiş ve eksik olan bir sütun başlık orjinalinden alınan kalıp yardımıyla kopyalanmıştır.

TIYATRO ÇESMESI

TİYATRO Çeşmesi :

Kaunos Tiyatro Çeşmesi tiyatro analemma duvarı örgüsü içinde yer alır. 11.80 x 3.15m. boyutunda ve tek kemerli büyük bir nişin içine, 10.60 x 6m. boyutlarında bir Anıtsal Çeşme Binası inşa edilmiştir burada. Yapımında lila renkli mermer blokların ve sütunların kullanıldığı yapı, her iki ante arasında yer alan iki sütunuyla in-antis olarak planlanmıştır ve Tiyatro çevre duvarının içine bir niş gibi sokulmuştur. Ve çevre duvarı, bu binanın üzerini üç büyük kemerle geçip devam etmekledir. Planı ve özellikle de işlevsel sistem tasarımı dikkate alındığında, bilinen çeşme binaları içinde çok özel bir yere oturmaktadır. Zamanında kentin yukarı terasındaki insan trafiğine hizmet etmiş olan Çeşme'nin yapım tarihi konusunda bugün için ancak olası bir tahmin yürütülebilmektedir: Geç Klasik Dönem (M.Ö. 400-300).

Çeşme yakın zamana kadar tiyatro duvarının yıkıntısı altında fark edilmez bir durumdaydı; Tiyatronun Kuzey giriş galerisinin hemen solunda bir bölüm yıkılmıştı. Arkeologlar, bunun nedenini uzun süre aradılar ve sonunda buldular. Burada bir çeşme yer alıyordu ve su zamanla zemini zayıflatarak tiyatronun duvarının çökmesine neden olmuştu.

Roma HAMAM

ROMA HAMAMI : Kaunos Roma Hamamı, Anadolu'da bulunan Roma Dönemi hamamları içerisinde en büyüklerinden ve en iyi durumda olanlardan biridir. Tüm salonların şimdi deprem sonucu yıkılmış olan Kubbe ve tonozlarla örtülü olduğu görülüyor.

Kente hakim bir noktada, Tiyatro ile Korint Tapınağı'nı birbirine bağlayan üst platformda yapay bir terasın üzerinde inşa edilmiştir.

Kuzeydoğu-güneybatı yönünde uzanan bir aksın iki tarafına yerleştirilen simetrik salonlar binanın plan şemasını vermektedir. Sözkonusu bu salonlar 6 tanedir. Aksın sağında ve solunda olmak üzere ikişer tane (eğitim-dolaşma) ambulacrum ve (ılık) tepidaryum, aksın üzerinde yer alan (soğuk) frigidaryum ile (sıcak) caldaryum. Frigidaryum ile calidaryum'un arasında ise dairesel bir plana sahip olan (Südatoryum-Terleme) lokanicum vardır.

Bunlardan ayrı olarak giriş amacı ile kullanıldığı düşünülen iki küçük mekan daha vardır. Bu mekanları ve lokanicumu salon olarak tanımlamak doğru olmaz.

Her bir salonun tabanı zamanında mermer bloklarla kaplıydı.

Romalıların Elbiseleriyle yattıkları bilinir ama öğleden sonraları da hamama gitmek bir âdetti. Hizmetçi ve kölelerinden bir kısmı Apoditeriumda (soyunma-giyinme yeri) elbiseleri beklerken, terlemek için bir müddet südatoriumda,(sauna benzeri küçük ve çok sıcak oda) o yoksa Caldariumda kalınır, burada ayrıca hizmetçiler efendilerini yıkar, güzel kokularla yağlar ve masajla rahatlatırlardı.

Bu bittikten sonra Tepidarium (ılık salon) da dinlenilir, günlük ve politik konularda sohbet edilirdi. Hamam terk edilmeden Frigidariumda bulunan soğuk havuzda yüzülerek vücut güçlendirilirdi.

Bina, genişliği 3 metreye varan duvarlar tarafından taşınmaktadır. Duvarlar, kesme taşların alt sıralarda oldukça düzenli, üst sıralara doğru ise düzensiz bir şekilde (küçük taşların da kullanıldığı) harçlı teknikle örülmüştür.

Bugün, binanın yapısal açıdan en karakteristik tarafı kalın duvarları ve onları parçalayan nişlerdir. Binanın üst yapısı ayakta değildir. Binanın ortasından geçtiğini kabul ettiğimiz kuzeydoğu-güneybatı aksının bir tarafı (kilise yönü) 1.5-2 m. yükseklikten sonrası yıkılmıştır.

Hamamların ısıtılması ise, türk hamamında olduğu gibi Hipocaust denilen ocaklarda ısıtılan sıcak havanın, zemin ve göbek taşının altında ve kısmen de duvar içlerinde dolaşmasıyla sağlanırdı.

Dalyan'da bir müze olmadığından buluntular çevre illerdeki müzelerde sergilenmektedir. Roma Hamamı, kalıntıları etkilenmeyecek şekilde yeni bir proje ile müzeye dönüştürülerek ziyaretçilere açılması düşünülmektedir.

ÖLÇÜM PLATFORMU

ÖLÇÜM PLATFORMU:

Tiyatronun batısında, kayalar üzerinde yer alan bir yuvarlak yapının işlevi halen çözülememiştir. Temelinde bulunan bir damgalı amfora kulpu nedeni ile IS 150 senesine tarihlenen yuvarlak yapının üzerinde yer alan haç formu desenler, 4 ana yönü (kuzey, güney, batı, doğu) ve bunlarında eşit olarak kendi aralarında bölünmeleri ile 16 sektöre ayrılır. Bu sektörlere bölünmüş yapı, basamaklar üzerinde görülen isimler, işlevleri pek anlaşılmayan halkalar yapı konusunda değişik fikirlerin üretilmesine neden olur.

Hafirlere göre bu yapının ünlü Romalı mimar Vitrivius’un kitabında zikrettiği ve şehirlerin cadde ve sokaklarının yönlendirilmesinde kullanılan ve rüzgar yönlerini tespit eden bir rüzgar platformu olma ihtimali çok fazla. Başka antik şehirlerde pek fazla karşımıza çıkmayan bu anıt, gerçekten eşsiz bir yapı. Yapıdaki halkaların günlük yaşamda mı kullanıldıkları, veya dini törenler sırasında adak hayvanlarını bağlama yeri mi oldukları belirsiz.

CAUNOS AMPHITHEATRE

CAUNOS GREKO-ROMEN TİYATRO:

Akropolün batısında bulunan Kaunos tiyatrosu şehrin kalbiydi. Resmi davetlilerin kabulü, organizasyonlar, toplantılar, konserler, seremoniler burada gerçekleşirdi. Tiyatro Greko-Romen stildedir. Yapım tarihi üç periyot geçirmiştir. M.Ö.150 de oturma sıralarının bir bölümü, M.S. 50 geri kalan sıralar ve sahne binasının bir bölümü inşa edilmiş, M.S 152-200 yıllarında da sahnenin geri kalan kısmı bitirilmiştir. Üç bölümden oluşmaktadır. Kavea- Orkestra – Sahne Binası (Skene)

Kavea; 75m çapındaki Teatron, mükemmel akustik için 27 derecelik açı ile dairesel olarak yükselirken, 8 iniş merdiveni sayesinde 9 dikey bölümden (kerkides) oluşmuş. Toplam 33 basamak bize 5000 oturma yeri sunar. Ayrıca bir yürüyüş yolu (Diyazoma) üstte 18, altta 15 sıra kalacak şekilde yatay iki parçaya böler. Doğrudan yürüme koridoruna (Diyazoma)açılan beşik tonozlu iki geçiş (galeri) bulunur. Bu geçişler Roma dönemi karakteri taşımakta. Kaveanın üstünün yarıya kadar ahşap çatı veya bir tente ile örtülü olduğu düşünülebilir.

Orkestra; sıkıştırılmış topraktan yapılmış. Sahne binası yokken Koro ve ya gösteriyi sunanlar orkestrayı kullanırlardı. Roma devrinde etrafı tel kafeslerle çevrilerek arena olarak veya vahşi hayvan döğüşleri için kullanılmış olmalı. At nalı şeklinde olan orkestranın etrafındaki ilk oturma sıraları koltuk şeklindedir ve Loca olarak Elit kişiler için ayrılmıştır. Tüm bu koltuklar Tiyatronun kuzey dış kısmında yeniden düzenlenmek üzere bir araya toplanmış vaziyettedir.

Orkestraya sahnenin iki yanından birisi yürüyüş yoluyla diğeri basmaklı inişle olmak üzere iki 'paradosla' geçilir.

Sahne binası; yan mekânları ile birlikte 38,5x10,40 boyutunda ve birinci katı halen ayaktadır. Aslında iki katlı olup beş kapısı vardı.

Mermer ve taş plakalarla kaplıydı. Sahne ön yüzü sütunlarla, nişlerle, heykel ve diğer dekoratif elemanlarla zengin bir süslemeye sahipti.

Sahne fronsu önünde yarım sütunların taşıdığı bir Proskenion ve onun orkestrayla birleştiği çizgide de bir seri heykel bulunmaktaydı. Bunların sadece kaideleri kalmıştır.

P r o s k e n i o n (yarım sütunların taşıdığı sahne platformu) önünde 2m. çapındaki yuvarlak döşemin merkezinde yer alan altlığın ortasına bir zıvana açılmış.

Zamanında zıvanaya yerleştirilmiş hareketli bir dikmenin etrafında döndüğünü düşündüren bir mekanizma, antik yazarların anlatımlarında da vardı: Bir "Döner Sahne Sistemi"; bir 'Periaktos'.

Bu, antik tiyatrolarda "dönerek değişebilen" bir sahne sistemidir. Her bir yüzünde farklı bir dekorun resimlendiği ağaçtan yapılmış bir üçgen prizmadır bu. Bir yüzdeki dekor seyircilere dönükken, yanlarda kalan diğer iki yüz döndürülmeyi beklemektedir. Bugüne kadar sadece antik yazarların anlatımlarından bildiğimiz böylesine mimari kalıntıyla ilk kez karşılaşılmıştır.

*** Tiyatro seyir basamaklarından Plaj, Eski Liman, Küçük Kale, Çömlekçi Tepesi, Balıklı Dağ’a tırmanan Şehir Surları ve Akropol kolayca gözükür.

Eski Liman

Liman Kenti CAUNOS :

Amasyalı tarih ve coğrafyacı Strabon, Kaunos'un bir yarımada üzerinde kurulu olduğunu, önü açılıp kapanabilen bir limanları bulunduğunu, tuz, tuzlu balık ve köle ticareti yaptıklarını ve zengin olduklarını yazar. Likya-Xanthos'taki yazıtlardan da Kaunosluların kahraman ve varlıklı insanlar olduklarını öğreniyoruz. Kaunos'taki kazılarda da en alttan çıkan tüm yapılar, bu zenginliği yansıtır.

Antik çağda Kaunos'un tuzunun çok değerli olduğunu biliyoruz. Bu tuzun üretildiği tuzla, onlarca yıldır bulunamıyordu. Son yıllarda tesadüfen Plajın dip kısmındaki Istuzu Lagünü’nde bulundu ve Türkiye'deki ilk antik tuzla olarak kayıtlara geçti. Ancak, limanın önünün dolmasıyla kentin fakirleştiği, sonraki yapılaşmadan da anlaşılıyor. Son dönemlerdeki yapılarda daha çok 'devşirme' denen eski yapı taşları kullanılmış. Heykel kaideleri bile temel taşlarının arasında bulunabiliyor. Bu arada o tarihte çok salgın olan Malarya hastalığından çok muzdarip olduklarını da ekler. Ticari ilişkilerle dışarıya açık bir liman kentinde bu durum kaçınılmazdır.

Liman Çevresi: Kentin üst terasından Bizans kilisesinin önünde yüzümüzü Eski limana dönersek, limanın sağında Çömlekçi Tepe bulunur. Bu tepede mezarlar, Balıklar Dağı’na tırmanan kent surları, Batı Kale ve Batı Kapısı yer alır. Buradaki kalenin 3. Yüzyıla ait olduğu sanılmaktadır. Ticaret limanının önü, savaş anında tepeler arasına zincir çekilerek kapatılırdı.

Limanın solunda ise Küçük Kale tepesi yer alır. En yüksek noktası 50m. olan bu (yarımada) tepenin üst noktalarında kutsal alan olarak kullanılan Demeter Terası ve çeşitli kalıntılar bulunmaktadır. Gözetleme ve denizden gelecek saldırılara karşı savunma amaçlı kurulan Küçük Kale, bir surla Akrapole de bağlı idi. Bu sur ve Yarımada tepenin hemen dış kısmı, bugün tamamen dolu olan askeri limandı.

Kazılar sırasında, stoanın arkasındaki terasta, Erken Bizans dönemine ait bazı ev temellerine rastlanmıştır. Antik kentin asıl konut alanının kutsal tapınak alanından Kuzey'e ve Batı'ya uzanan bölge olduğu tahmin edilmektedir. Konutları ortaya çıkartmak için henüz bir çalışma yapılmamıştır.

MEZAR ANITI (monopteros):

Kaunos'ta Küçük Kale'nin Kuzay batısı ile antik liman arasındaki bölgede köylüler mermerden bir aslan heykeli buldu. Heykel, Köyceğiz meydanına dikildi. Aslan heykelinin bulunduğu yerde yapılan kazılarda ise çok değerli eserler ele geçirildi.

Suyun altında kaldığı için henüz ana kayaya kadar sondajı yapılamayan ve kazısı tamamlanamayan bölgede kare şeklinde bir temel ortaya çıkartıldı. 7m. 80cm.- 7m. 85cm. ebadındaki temelde, başka yapılardan devşirme mermer bloklar kullanıldığı anlaşıldı. Temelin çevresinde yapılan kazılarda ise çeşitli parçalar, sütunlar, heykeller bulunmuştur. Bulunan yapı elemanlarından alt temelin kare şeklinde olmasına rağmen üst yapının yuvarlak olduğu ortaya çıkmıştır. İon başlıklardan ve diğer parçalardan yapı İÖ 1. Yüzyıla tarihlendi.

Alttaki temel 3 basamaklı. Her basamak 30 santim yüksekliğinde. Temelin üzerindeki bütün parçalar mermerden ve çok iyi bir işçilikle işlenmiş. Temelin üzerinde önce yuvarlak bir platform yer alıyor. Bu parçaların tamamı bulundu. Yuvarlak platform 8 parçadan oluşuyor. Bunun üzerinde yine 8 parçadan oluşan sütunların dikildiği mermer pervazı var. Üst yapının bütün parçaları kenet ve dübellerle birbirine bağlanmış. Yivsiz 8 sütunun yükseklikleri 3m. 65cm. Onların üzerinde de 14,5cm yüksekliğinde birer iyon başlığı bulunuyor. Anıtın sütunlara yerleşen tavanının yan elemanlarla birlikte çapı 3.80m. Tavanın ana parçaları 4 adet ve dıştan yuvarlak kesimlidir. Bundan böyle zorunlu olmadıkça kazı yapmayacaklarını açıklayan kazı başkanı Prof. Dr. Cengiz Işık, ortaya çıkartılan eserleri ayağa kaldıracaklarını ve Kaunos'u Arkeoloji parkı haline getireceklerini açıklamıştır.

Roma döneminde bir Anadolu geleneği olarak sürdürülen anıt mezar geleneğinin örneği olduğu sanılan bu anıt ayağa kaldırıldığında Kaunos, muhteşem bir esere sahip olacak. Belki de siz ziyaret ettiğinizde, bu eser restore edilmiş olacak.

LİMAN AGORASI
AGORA : Güneyde Liman Kuzeyde Apollon Kutsal alanı arasındaki alan şimdilik ¼ ü kazılmış olan Liman Agorası’dır. Liman Agorası'nın kuzeyinde, anıtsal çeşmenin batısında 96m82 uzunluğunda 8m20 genişliğinde bir ana cadde ve caddenin sonunda Hellenistik döneme ait bir STOA bulunmakta.Günümüzde Stoa tarafından işgal edilen alan M.Ö. 5. yüzyıl başlarına ait dini yapılar için kullanılmış olmalıdır.

Bunlardan Agora’nın batı ucundaki, tamamen mermerden yapılmış 2m. yüksekliğinde ve 13m20 uzunluğundaki Quintus Vedius Capito Anıtı en büyükleridir. Ailesi adına anıt yaptıran kişi Capito, Kanuos'un baş tanrısı Basileus Kaunios ve şimdi Sultaniye Kaplıcası'nın bulunduğu yerdeki Leto Tapınağı'nın rahibidir. Anıtın üzerinde heykeller de olması gerekirdi. Heykellerin anıta bağlantı yerleri görülmektedir ama heykeller bulunamamıştır. Şükran Anıtı, Bağış Anıtı, Agora'nın güneydoğu köşesindeki Licinius Murena Anıtı liman agorasına dikilen ve kentin siyasi tarihini aydınlatan büyük anıtlardı.

Helenistik dönemde (veya daha sonra) kurulmuş olan Agora’nın günümüzde sadece dörtte biri kazılmıştır. Anıtsal çeşme ve Stoa gibi resmi binaların yanı sıra, kazılar, Agora’nın birçok anıt, heykel ve farklı şekillerde yontulmuş taş kaideler üzerine konmuş heykel grupları ile elbette yüzyıllar boyu süslü olduğunu göstermiştir. Bronz döküm olan bu heykellerin hiçbiri, kazılarda ele geçmemiştir. Tüm bu heykeller Geç Antikdönem Anıtı olan Licinius Murena anıtının sağında inşa edilmiş bir fırın içerisinde eritilmiştir.

Kentin genişlemesi her iki Akropol ile Sivrihisar tepesi ve Balıklar dağı arasındaki alanı kapsar.

Bu genişleme genelde erken Hecatomnid döneminde gerçekleşmiş, bu alandan itibaren, Kaunos kenti teraslar üzerine inşa edilmeye başlanmıştır. Teraslar önce tamir edilmiş iken sonraki dönemlerde, yeni ve daha büyük teraslar da inşa edilmiştir.

Kaunos'ta ve başka yerlerde ele geçen yazıtlardan, yöredeki pek çok toplum gibi Kaunosluların da Rodoslulardan

Şükran Anıtı'nın taç bloğu

nefret ettiklerini öğreniyoruz. Staoda ortaya çıkan Şükran Anıtı'nda şöyle yazmaktadır:

"İyilik ve yararlılığının karşılığı olarak Kaunos halkı bu heykeli Roma halkını temsilen dikti."

Yani, Kaunoslular Rodoslulara karşı kendilerini koruyan Roma'ya teşekkür ediyor. Bu anıtın aynısı, İÖ 188 veya 168'de Sisam Adası'nda da dikilmiş. 7m 40 yüksekliğindeki bu anıtın üzerinde ise Roma halkını temsil eden dev bir heykel yer almaktadır.Caunos'daki heykel ise ortada yoktur.

Apollon Kutsal Alanı :

Teras Tapınağı’nın hemen batısında daha alçakta kalan düzlük, burada yapılan kazılarda ele geçirilen bir çok adak heykel kaideleri ve stellerden anlıyoruz ki M.Ö.4. yy dan Roma Dönemi ortalarına kadar yerel tanrı Basileus Kaunios kutsal alanıydı. Sadece Hellenistic Dönemde buranın sahibi tanrı Apollon olarak belgelenmişse de, bu tanrı da yine bu yerel baş tanrının kendisidir.
BİZANS KİLİSESİ

ANADOLU’DA RASTLANAN İLK VE TEK KUBBELİ KİLİSE

Caunos Aziz Pol tarafından ziyaret edilmediğinden Hristiyanlık Bizans devrine kadar gelişmemiştir. Büyük Konstantin zamanında (337-361) Hristiyanlık resmi din olarak kabul edilmiştir. Kaynaklara göre iki kilise bulunmaktaydı (). Büyük Kilise adı verilen Bizans Bazilikası ören yerinin genelde ziyaret edilen üst terasının tam ortasında yer alır. Anadolu'da bulunmuş ilk kubbeli kilise olması ve başka örneği bulunmaması sebebiyle Kubbeli Kilise olarak da adlandırılır. Anadolu’daki en eski Kiliselerden biri olup 6. yy ın başlarında yapıldığı sanılmaktadır.

Girişi Batıda, kutsal yön Doğudadır. Dikdörtgen planlıdır. (14.x14.5m.) Sırasıyla Atrium-Nartex-Nefler ve bir apsisden oluşmuştur. Ana nef kubbeyle, yan nefler beşik tonozlarla örtülmüş.

Kilise'nin kuzey ve güneyine sonradan birer Şapel (Mescit-küçük kilise)inşa edilmiş.

Kuzey duvarına eklenmiş olan şapel 5.31x4.91 m. ölçülerindedir. Yaklaşık kare planlı olan apsisli bu küçük kutsal Yapı, doğu-batı yönünde. ± 1.00 ila 0.40 m. yüksekliğine kadar korunmuş olan duvarlarının inşasında tamamıyla spolyen kumtaşı ve az da olsa mermer bloklar kullanılmış; tabanı ise mermer bloklarla kaplanmıştır.

Duvarların iç yüzleri zamanında farklı konularda duvar resimleriyle kaplanmış olan bu Bina, fonksiyonunu yitirdikten sonra artık bir Martyrium (Türbe) olarak kullanılmıştır. Çünkü giriş kısmı kapatılmış ve içine üç aziz naşı defnedilmiştir.

Şapellerden güneyde olanının zemini mozaik. Kendi dönemi için çok özel ve güzel bir mozaik. Yaklaşık bin 300 yıllık bir geçmişi var.

LİMAN ÇEŞMESİ

LİMAN ÇEŞMESİ:

Bulunan taşlardaki yazılarda "gümrük" kelimesinin geçtiğinden bunların bir gümrük binasının kalıntıları olduğu zannedilmişti.

Daha sonra yapılan kazılar ve incelemeler sonucu, taşların anıtsal bir çeşmeye ait olduğu ve bu çeşmeye suyun kuş uçumu 4 km uzaklıktaki Ölemez Dağı'nın Deregözü mevkiinden geldiği ortaya çıktı. Vespasian’a adanan (69-79) bu çeşme, eksik parçaları yenileriyle tamamlanarak tamamen ayağa kaldırıldı.

Çeşmenin antik limana bakan batı yüzündeki bloklara Kaunos'un Gümrük Nizamnamesi yazılmış. Bu nizamnameye göre Kaunoslular, denizden ticareti arttırmak için çeşitli teşvikler uygulamışlar. Büyük bir ihtimalle bu nizamnamenin ilan edildiği dönemde Kaunos Limanı'nın önünde İztuzu Kumsalı oluşmaya ve kaptanlar limana girmekte nazlanmaya başlamış olmaları gerekir. Karadan ticaret ise teşvik edilmemiş.

HOME PAGE TURKCE ENGLISH FRANCAIS DEUTSCH a Mail DALYAN
Free Web Hosting